31 Aralık 2013 Salı

BİR ANOREKSİK MASALI


Çok eski bir film olmasına rağmen çok ilgimi çektiği için izledim ve kendimdende parçalar buldum ...
 Siz belki sıkılabilirsiniz ama yinede bi izleyin derim...

MUTLU YILLAR

Sevdiklerinizle mutlu,sağlıklı,huzurlu ve ümitleriniz hiç tükenmek bilmediği bir yıl dilerim :) 

27 Kasım 2013 Çarşamba

ANOREXİA'YA DAİR

Kabullenmek en zoru derler ya o misal anorexia da...
 İsmini bile ilk zamanlar telaffuz edemediğin ama bütün kontrolünü senden alan bir şey...

İlk teşhis konulduğunda inanmamıştım; Çünkü hemen ne olduğunu araştırıp sadece dış görünüşümde bu denli boyutlarda bir zayıflığın söz konusu bile olmadığının farkındaydım...

Aynı zamanda o fotoğrafları gördüğümde insanlar yazık derken benim için
güzel kelimesinin
 tam anlamıyla oturmuş haliydi...
 Bu da çevremdeki insanların hastalığımı kabullenişiydi..
Peki ben kabullendim mi? Hayır!




Bir kere ben onlar kadar ince değildim(henüz)! 
En büyük takıntım olan bacaklarım hala onlar kadar ince
 (yani dışardaki insanların deyimiyle çöp gibi!) değildi....


 Zaman geçtikçe zayıflasam da hala onlar kadar zayıf değildim... 
Doktorlar parmaklarıyla gösterse de,hormon tahlillerim iyice kontrolden çıksa da, susuzluktan bayılmaya hatta beyin sıvım azalsa da onlar kadar zayıf değildim! 
Herhalde beni ve tüm anorexia hastalarını en güzel anlatan fotoğrafta budur... 


Çünkü sorun bende değil gözlerimdeydi... Anorexia insanı bu denli kör edebiliyor... Şimdi değiştin mi diye soruyorsunuz biliyorum...
 Değişmedim maalesef.... 
Sadece kendimi ne zaman ve nasıl koruyacağımı biliyorum... Aynalardan,tartılardan uzak bir hayat kolay değil...
 En azından ölümcül değil diyerek avutuyorum kendimi...


Bildiğiniz üzere şuan çoğu besine karşı alerjim olduğu için şişim.
Bu gıdalardan uzak durarak diyet yapıyorum.
Bu sayede şişlerim geçecek ve yine normale döneceğim... 


Bana göre olan normal kavramı çoğunuza göre incelikten kopacak dediğimiz tabirde olsa sınırlarımı korumayı biliyorum..
Özellikle bu dönemimde aynaya bakmaktan çok kaçınıyorum... 
Çünkü biliyorum ki bu halimi 
görürsem dehşete kapılıp yine
 kontrolden çıkacağım... 
Zor dimi? 


İnsan sağlığı bir kez kayıp gittiği zaman öyle eski haline dönmüyor maalesef... Sadece kabullenmeyi öğreniyorsun...
Anorexia hastalığına gelirsek;
 Kimi çok az yer,kimi her şeyden az yemeyi tercih eder,kimi bazı yiyeceklere düşman gözüyle bakar aynı zaman da devamlı bir yediğini yakmak ve bağırsak hızlandırıcı kullanarak yediğini hemen vücudundan atma çabasındadır
(ki bu ben oluyorum)...


Anorexia hastaları çoğu zaman yemek yemeseler de etrafındaki insanlara yemek yapmak,yemek yedirmek gibi davranışlara sahiptir; ki bu da kendilerinin almadıkları kalorilerin başkalarına yedirme çabalarıdır
(bunu da yaşadım)


Ve üzülerek anlatmak istediğim bir anım ise annem yemek yedikten sonra beni öpmek istediğinde bir hışımla onu iteklemiştim.
 Hastalıktan o kadar gözüm kör olmuştu ki annemin beni öpmesiyle onun yediği normal yemeklerin kalorilerinin bana geleceğini düşünmüştüm....


Sizi anne sevgisinden bile mahrum eden bir hastalık daha ne denilebilir ki....
Hayata dair onca yaşanmışlığa rağmen pes etmedim bunu da atlatacağım diyorum.
 Şimdilerde; sonuçta ölebilirdim ama ölmedim diyorum kendime ve
 hep tekrar tekrar aynı cümle geçiyor içimden:

ASLA VAZGEÇME!

26 Kasım 2013 Salı

KADINA ŞİDDETE HAYIR !!!


Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü, bugünün anlam ve önemine dikkat çekmek isteyen KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) çarpıcı bir açıklama ile kamuoyunun karşısına çıktı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü ‘nde farkındalık oluşturma ve bir kez daha bu çok hassas ve önemli mesele üzerine tüm dikkatleri çekme adına “Erkeksen Öfkeni Yen!” Sloganıyla yola çıkılmıştır. Aynı doğrultuda KADEM tarafından hazırlanan kamu spotu tüm ulusal kanallarda gün boyunca yayınlanacaktır. Gazetelerde yayınlanacak tam sayfa ilanlar, İstanbul ‘un çeşitli yerlerinde asılacak billboardlar, toplu taşıma araçlarındaki tutacaklar gibi pek çok farklı alanda da konu ile ilgili görsel çalışmalar yer alacaktır. Televizyon programlarına katılımlar gerçekleşecek ve programlarda “Erkeksen Öfkeni Yen!” sloganıyla hazırlanan kupalar kullanılarak konunun gündeme taşınması sağlanacaktır. Ayrıca sosyal medya alanında da #erkeksen hashtagiyle Twitter’ da gün ortasında bir çalışma gerçekleştirilecektir.

KADEM Kadın ve Demokrasi Derneği olarak “kadına yönelik şiddete karşı mücadele” kapsamında gerçekleştireceğimiz kampanyanın, siz değerli basın mensuplarının haber desteğiyle geniş kitlelerle ulaşarak konu ile ilgili toplumsal farkındalığın daha da artacağına inanıyor, herkese karşı ter türlü şiddete karşı olduğumuzu ve kadına yönelik yapılan şiddeti kınadığımızı tüm kamuoyu ile paylaşmak istiyor

25 Kasım 2013 Pazartesi

BÜTÜN ÖĞRETMENLERİMİZİN ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN!

Görevi başındaki tüm öğretmenlerimizin, atanmayı bekleyen öğretmen adaylarımızın ve yıllarını bizi eğitmeye vermiş tüm emekli öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun!

22 Kasım 2013 Cuma

GEÇMİŞTEN GELEN ADAM


Uzun zaman oldu yazmayalı...
Okul, sınavlar derken pek fırsat bulamadım...
 Fırsat bulmuşken yazayım dedim...
Neyse lafı daha da uzatmadan konuya geçiyorum. 


Söylemiştim ya size çok mutlu bir çocukluğum vardı benim...
Babamı kaybedişimle bir parçam söküldü içimden...
Mutluluk neydi?


Tabi bunca olayın içinde bir de aşk vardı... Tam yaşları dediğinizi duyar gibiyim... Hayatınızın bir anda değişmesi anlamsız bir mutluluk veriyor insana...
Peki böyle bir durumdayken ne kadar sağlıklı olurdu o aşk denen duygu?


Ben ki çevremde bulunan bütün insanları mutsuzluğumla çevrelemiş durumdayken, birinin çıkıp yüzümü güldürmesi gerçekten benim için bir umut ışığıydı...


 Her şey görmek istediğim gibiydi...
Fakat görmek istemediklerimin bir gün yüzüme tokat gibi çarpacağını biliyordum...
Sadece erteliyordum yaşanacakları, yaşayacaklarımı.... 


Ve tabi ki o ertelediğim gün geldiğinde bir parçam koptu içimden yine!!
Yolda bir insan gördüğünüzde ne kadar asık suratlı diyorsunuz ya;
kim bilir ne acılar yaşadı o insan diye düşünemiyoruz çoğu zaman...
Bende öyle bir insanım artık....


Mutsuzluğunu tek bir insana bağlayamazsın elbette...
Ama biliyorum ki benimki de tek bir insandan değil zaten yaşanan her kaybedilişin acısı bu yüzüme vuran...


Hayatıma giren çok sevdiğim insanlar gitmeye yemin etmiş gibi... Babam,arkadaşlarım,o,... böyle devam edip gidiyor...
Eskiden geleceğe dair olan umutlarım,hayallerim yok artık... Hayalleri yıkıldığında anlıyor insan... Hayal kurmamak gerektiğini...
Ve o çok sevdiğin insanlardan bile vazgeçebilmeyi..


Çünkü artık anlıyorsun bir kez hata yapanın bunu tekrar ve tekrar yapacağını....


Güzel günler yaşanacaksa da hayallerini kurmadan yaşamak dileğiyle...
Herkesin hayatında vardır geçmişten gelen adam..
Babanıza başlayan o hayranlık...
Ve onun yerine koymaya çalıştığınız adamla yıkılan hayallerinizi unutmayın...
 Aynı hatayı asla tekrarlamayın....


 Bırakın o hep geçmişte kalsın.......

29 Ekim 2013 Salı

CUMHURİYETİMİZİN 90. YILI KUTLU OLSUN!



Bize bu günleri armağan eden ulu önder Atatürk ve tüm silah arkadaşlarına canı gönülden teşekkür ve dua ediyor, rahmetle anıyoruz. Ne mutlu Türk'üm diyene! Atam izindeyiz...

24 Ekim 2013 Perşembe

HAYATLA KOPAN BAĞLAR....

Hayatımda bir çok olgu değişti
benim için....
Hastalığımla birlikte çok değişik bir karaktere de sahibim artık...
İnsanlardan kendimi uzaklaştırmak mesela...  
Her kim olursa olsun istemiyorum artık hayatımda...
 Zaten bana denilenin aksini yapacak kadar da inat bir insandım...
Mutlu değilim artık ...
Hiç bir şey beni mutlu edebilecek kadar güzel değil mesela....
Oysa ben en ufak olgulardan bile mutlu olabilen bir insandım...


Yüzlerce insan artık kafana takma dese de bir kez  olsun dinlemedim...
Dinlemek istesem de takıntımdan vazgeçemedim..

Ben de herkes gibi olmak isterdim...
Ama buna en büyük engel de bendim... Şimdiyse hayat anlamsız benim için...
Olsa da olur olmasa da...
Mutsuzluğumu herkese yayıyormuşum... Öyle diyorlar; Haklılar da...

İnsanın canı olsa canından beziyor ki benim gibi bir insandan bıkmakta kolay anlaşılabilir bir şey...


Hayatımı ne kadar yoluna koymaya kalksam o kadar dibe batıyorum sanki... Yoruldum artık hiç kimseye , hiç bir şeye inancım kalmadı artık...
Her şey düzeldi artık derken her şey tekrar tekrar başa sarıyor...
Ve benim artık buna ne gücüm kaldı ne takatim...


Kendimi bırakıp gidebilme ihtimalim olsaydı keşke...
Beni en çok üzense onca çektiğim
acı yılları sadece 5 dakikada anlatabilmek...
Kullandığım onca anti-depresan ilaçlar sonucu kaybettiğim hafızam...


    Bir annenin ya da babanın en dikkatli          olması gereken bu hastalığın,
     geçme ihtimali olduğu gibi büyük bir            depresyon sonrası tekrar nüksetme                                 ihtimali de çok...
   

      Unutmayın benim hastalığım çok çok                  erken teşhis edildiği halde bu                                           haldeyim...
           

              Her zaman bir kız çocuğunda                      görülebilecek bir hastalıkta değil                erkeklerde de görülebilen bir şey...
    Bu hastalığın vücuda verdiği tahribatlar                ise sonraki yıllarda çıkıyor...


           Hastalığın en büyük belirtisi ise                   kilolarına karşı aşırı duyarlılık...
       

             Belki anoreksiya nervoza olan bir                çocuğunuz vardır ve bunu okuduğunda                              bana çok kızacaktır...
     Çünkü anoreksiya aynı zamanda hastalığı         kabullenmeme ve ebeveynlerin hastalıkla              ilgili bilgileri okumasına öğrenmesine                              engel olma isteğidir... 
   Eğer hastalığı çok ilerlemedi ise ve vermek     istediği bir kaç kilo varsa bırakın diyetisyen                        kontrolünde kilo versin...
    Bu sayede çocuğunuz hem sağlıklı hem de           takıntılardan ve sorunlardan uzak bir 
                            hayat yaşasın...

7 Eylül 2013 Cumartesi

HİÇ BİR ŞEY TAMAMEN BİTMEZ...

Kendini kandırmanın bir anlamı yok biliyorum..
Adana'ya giderken aklımda tek bir düşünce belirdi ablam....
Ondan ayrılmaktansa başıma gelen bu beladan kurtulmak daha kolay gelmişti...
Bir an önce iyileşmek istedim...
 Tabi büyüme çağında başlayan rahatsızlığım beni ilerideki yaşamımı etkileyeceğini hiç düşünmemiştim...
Ama gerçek her zaman bir tokat gibi çarpıyor yüzünüze....



 Bir an önce iyileşme çabam bana bir sabah uyandığımda gözümü bile açamayacak kadar şişmiş olduğum gerçeğini çarptı yüzüme...
 İlk başlarda anlamamıştım bir gün içerisinde 10 doktora gitmemize rağmen...
Sonra beslenme şeklimi yine eskisi haline çevirdiğimde şişlerim inmeye başlamıştı.
Ve yine eski halime dönmüştüm...
Birşey olamadığını düşünerek yine normal insanlar gibi yemeye çalıştım ve yine bir gece içinde şiştim...


Çok kolay şişmeme  rağmen çok zor eski halime geliyordum.
 Bu kez gıda intölerans testi sonucu süt ürünlerine karşı alerjim çıktı.
 Sadece süt ürünlerine de değil şeker,beyaz un,yağ,.. gibi birçok gıdaya karşı duyarlılığım oluştu...


 Ve doktorum sıkı bir diyetle geçeğini söyledi tabi o kısım benim için çok kolaydı.
 1 yıl boyunca sıkı diyetim sonucu yine eski halime gelmiştim.
Geçtiğini düşünerek yine aynı hatayı tekrarladım...
Ve beklendiği gibi yine şiştim şuan da hala bu haldeyim..


 Ve insanlar bana ''en başta bu yola girmek zorunda mıydın?'' diyorlar...
Sanki bilerek yapmışım gibi....
Kendimden nefret ediyorum, insanlardan kaçıyorum ve dışarı dahi çıkmıyorum..
Kim bunu kendine isteyerek yapar ki...
Evet ben yaptım ben çekiyorum...
Şikayetçi miyim? HAYIR!


Biliyorum bu günlerde geçecek ve bende hayatımı yoluna koyabileceğim...
İlk şiştiğimde hep şu soruyu sordum kendime
'' insanlar bu kadar yemelerine rağmen nasıl kilo almıyor da ben bir gün içinde alıyorum?''
Ama şimdi anlıyorum takılmamak lazım bunlara sonuçta daha kötülerini de yaşayabilirdim...


 Şimdi yine zorlu bir süreçten geçiyorum ve buraya yazmak bir nebzede olsun rahatlatıyor...
Ve şunu da söylemek gerekirse hastalığım tam olarak geçmiş değil biliyorum...
Hala ince olmak gibi kaygılarım var...
Ama en azından artık kendimi öldürecek dereceye getirmiyorum
 şişim indiğinde hala çoğu insana göre çok zayıfım.


Artık kontrolümü nasıl sağlayacağımı biliyorum...
 Bu kadar zayıflık takıntım olmasa şimdiki halimden nefret etmezdim,
dışarı çıkabilirdim ya da hala arkadaşlarımla görüşürdüm...
Ama biliyordum en başından beri hiç bir şey tam anlamıyla bitmiyor her zaman çok derin izler bırakıyor....

19 Temmuz 2013 Cuma

HER ŞEY SEVGİYLE BAŞLAR....

Hayata devam edebilmenin tek yolu sevgiyle başlıyor.
Önce kendini sevmeli insan her şeyden önce....
Söylemek kolay gelse de o kadar da kolay birşey değil bu....
En azından benim için öyle...


Bazı olayların üstesinden gelmek için kendimle barışık olmak zorunda olduğumun
 farkında olsam da hiç bir zaman ne kendimle ne de diğer insanlarla barışık değilim...
Ve bu yüzden de en dibe batmadan ne duruma düştüğümü fark edemiyorum...
 Her zaman kendimden ve insanlardan nefret ederken buluyorum kendimi...
Sonra bir fark ediyorum en dibe batmışım bile peki yüzeye çıkmak için ne yapmalı?


Aslında bilsem de bunun cevabını kabullenip dünyayla barışık olmaktansa
yüzeye çıkana kadar kendimi kandırıyorum..
Ve yine aynı şeyler ömrüm boyunca tekrar etti...
 Mutluluğun ne olduğunu yıllardır anlamakta direniyorum;
çünkü artık beni hiç bir şey mutlu etmiyor bir parçam yok gibi...
Ve ben o parçamı çok özlüyorum....


Kendimden nefret ediyorum çünkü işe yaramaz,hiç bir şey beceremeyen
 becerse bile başarısını mahfeden bir insanım ben...
Bu benim için dayanılmaz bir hal aldı artık yine çıkmaza girdim ve artık dayanamıyorum.
Ben daha 20 yaşındayım ve bunları söylemek benim için çoook erken...

Neden yaşıtlarım gibi gezip eğlenemedim hiç?
Yaşadıklarımı hak edecek ne yaptım ben?
Dayanamıyorum artık ve keşke her şey yoluna girse...
Ama ben onu da mahvetmenin bir yolunu bulurum...

24 Mayıs 2013 Cuma

İYİLEŞMEK İSTER İNSAN TABİ KABULLENEBİLİRSEN...

Zaman geçtikçe daha da kontrolden çıktım....
Hiç bir şeyi görmez oldu gözüm bu arada insanlar hep beni suçluyorlardı...
Elimde olmadığını bilmeden...
Herkes bile bile bunu yaptığımı sanıyordu...
Aynada kendimin 2 katı halini gördüğümü düşündüğüm için devam ediyordum..


 Karakterimde de olan inatlık hastalığımla daha da ön plana çıkmıştı...
Şimdi düşünüyorum da yine olsa yine aynı şeyleri yapardım...
Sonuçta bu benim hayatım ve buna kimsenin karışmaya hakkı yok..
Ve hala affedemediğim o kadar çok insan var ki....



Benim iyiliğimi isterlerken daha kötü olmamın sebebiydi belki de...
Suçlayacak birini aramak değil bu şu an ne yaşıyorsam benim yüzümden bunun farkındayım...
 Zaten bir daha da eski neşeli halimi göremedim.
 Çünkü hastalığımla beraber beni mutlu eden bütün kavramları yitirdim...
Duygusuz , mutsuz ve devamlı huzursuz bir insan haline geldim...


Yıllar geçtikçe daha da kötüleştim ta ki 25 kilo olana kadar...
O dönemde zor anlar yaşadığım için zaten tartılmak aklıma bile gelmiyordu...
Ama psikoloğuma 1 ayda 1 kilo alacağıma söz verdiğim için
gitmeden birkaç gün önce tartıldığımda şok geçirmiştim.
 Çünkü en son tartıldığımda 32 kiloydum önce inanamadım birkaç kez daha tartıldım
ama değişen hiçbir şey değişmedi tabi..



İlk kez korkmuştum ama yine de kilo almak gibi bir niyetim yoktu...
 Psikoloğa gittiğimde artık hastaneye kaldırılmam gerektiğini söyledi...
 Ama ben kabul etmedim tabi ki..
Annemle konuştuğunda herşey kesinleşmişti...
Bilmiyorlardı ki Türkiye'de sadece anorexia hastalarının bulunduğu bir hastane yok  ve bana
 psikolojik yardıma ihtiyacı olan insanlarla aynı bölümde bakacaklarını...



Gideceğim zaman anneme sadece tek bir cümle söyledim
'' eğer beni hastaneye yatırırsan ömrüm boyunca seni affetmem ve ordan çıktığımda beni unut'' dedim...
 Pek umursamadı; çünkü sadece tek düşündüğü şey bir anne olarak benim iyileşmemdi...
Amcamlarla Adana'ya yatırmaya karar verdiler...
31 mayısta götüreceklerdi beni..
Ama bir şeyi unutuyorlardı ben iyileşmek istemiyordum ki....

10 Mayıs 2013 Cuma

YİNE MUTSUZ YİNE SESSİZ VE KİMSESİZİM BUGÜNLERDE....

Hayatıma anlam veren tüm olgularımı hastalığımla bir bir kaybetmeye başlamıştım...
Beni mutlu eden ne varsa anlamını yitirdi zamanla...
Hiç bir şeyden mutlu olmayan bir insan haline geldim...
Artık hastalık beni ele geçirmeyi başarmıştı...
 Beynimin içinde beni kontrol eden başka bir ben var gibiydi...


 Hayat benim için sadece kilo vermekten başka bir anlam taşımıyordu artık...
 Kilo verdikçe daha çok vermek istiyordum ve almaktan da bir o kadar korkuyordum...
Psikolog ve diyetisyen görüşmeleriminse hiç bir faydası olmuyordu;
çünkü hasta olduğuma inanmıyordum...


Başka anorexialı bir gencin haberlerini okuduğumda
 ''kilo almak istiyorum ama bana kilo almışsın dediklerinde mutsuz oluyorum ağlıyorum'' kelimeleri çok saçma gelmişti ve kendimi hasta olmadığıma ikna etmiştim....
 Benim o hale gelmemse 1 ayı geçmedi.
Ve bana ''bu kez iyi gördüm seni'' dediklerinde direk aklımda kilo mu aldım(?) gibi düşünceler oluşuyor
sinirden ağlamaya başlıyordum...
Yemek yemek benim için ölüm gibiydi ve herkesin bana devamlı yemek ye demesi....
Herkesten nefret eder olmuştum...


Beni sadece kilo aldırmaktan başka dertlerinin olmadığını düşünüyordum...
En çok da psikologla terapiler beni mahvediyordu...
Kimsenin beni anlamadığını düşünüyordum aylarca su içmediğim zamanlar oldu...
 Sebebiyse göbeğim çıkar düşüncesi yüzündendi....
Vücudumda su kalmayınca bayılmalarımda beraberinde geldi
 Genelde ablam görüyordu ve bana kızsa da beni kaldırıp yardımcı oluyordu...


En son bayılışımı annem gördüğündeyse beni hemen hastaneye götürdü  ve bana sara teşhisi konuldu...
 Fakat yanlış teşhisti su içmediğimde beyin sıvım azaldığı için bu tür baygınlıkların
normal olduğunu başka bir doktordan öğrendim...
Giderek kilo veriyordum ama bu beni tatmin etmiyordu...
Sanki hayat hep berbat bir yerden ibaretti benim için mutlu olmaksa bir o kadar anlamsız...
Bugünlerde de yine öyleyim sanki mutsuz, sessiz ve kimsesiz......

9 Mayıs 2013 Perşembe

HİÇ TANIMADIĞINA ANLATMAK İYİ GELİR BAZEN...

Daha 14 yaşındayken başlamıştı sorunlarım....
Belki de babamı kaybetmemle başlamıştı her şey...
Bunu anlamam çok zamanımı alıştı...
Ölümün ne demek olduğunu bilmeyen küçük bir çocuk...
 9 yaşında babamı kaybettiğimde bizi terk ettiğini düşünüp ona çok kızmıştım.
Belki de ondan nefret etmiştim...
Öldüğüne inanmamış hep gelecek diye beklemiştim
 Anlayamıyordum nasıl olur da bizi taparcasına seven babam bizi terk ederdi?


Bu sorular beni hep içten içe bitirdi...
 Zamanla acıların geçtiğini sanıyor insan daha büyüdüğünü bilmeden...
 Babamın acısının geçtiğini sandığım zamanlarda,
 ölümün ne demek olduğunu öğrendiğimde
ondan nefret ettiğim için hep kendime kızmaya başladım....
Hayatımı kendi ellerimle mahvedişimin farkında bile değildim.
 İçimde kendime duyduğum öfkeyle kendime zarar vereceğimi bilemezdim...


Her şey 14 yaşımda sadece bir diyet yapmaya karar vermekle başladı...
 Nerden bilebilirdim hayatımın geri kalanını bu şekilde etkileyeceğini...
Önce internetten saçma sapan diyet listeleriyle başladı her şey....
Herkes gibi pazartesi diyete başlayıp salı günü bitirenlerden olmadım olamadım...


ilk önce önemli bir sorun olmadığını düşünüyordum yavaş yavaş kilo vermeye de başlamıştım zaten...
Saçlarım dökülmeye başlamıştı saçlarım hayatımda en değer verdiğim olgularımdandır
her zaman her genç kız gibi...
 Annem bendeki değişimin farkına vardığında beni bir psikolağa götürme kararı aldı...
Gittiğimizde annem genel olarak bendeki takıntıları sorunlarımı anlatmıştı...
Unutmadığım doktorun o sorusu hastalığıma teşhis koymaya yetmişti..


Bana saçlarıma ne kadar değer verdiğimi sorduğunda hayatım kadar demiştim...
 Eğer zayıflamaya devam edersem saçlarımın
hepsinin döküleceğini söylediğindeyse " umrumda değil " dememle hastalığımın teşhisini koymuş ve
benimle olan görüşmesini bitirip anneme durumu anlatmıştı...
 Dış görünüşün bu kadar önemli olduğu bir toplumda gitgide çoğalan hastalık
 evet bana acil bir şekilde yardım almam gerektiği yoksa anorexia nevrosa'nın hayatımı etkileyeceğini söylemişti doktor...


Umursamadım çünkü tek derdim kilo vermekti.
 Haklılardı belki ama önemsemedim kabul etmedim o kadar da zayıf değildim...
Bilemezdim yavaş yavaş sinsice beni bitireceğini...
Anlattıkça rahatlıyor insan hiç tanımadığın birinin okuması belki de bu sayede birilerinin çocuğuna daha çok tedbir almasını bilmek güzel bir duygu...
 Aynı şeyleri kimsenin yaşamasını istemem çünkü...


Kendimi hazır hissettikçe yazıyorum...
Yazıyorum ki dış görünüş uğruna ölümle savaşmanın zorluğunu kimsenin yaşamasını istemiyorum...
Benden çocukluğumu alan bu hastalığın kimsenin hayatını mahvetmesini istemiyorum...


Dedim ya yazmak iyi geliyor bazen....

4 Mayıs 2013 Cumartesi

YENİ BİRGÜN YENİ BAŞLANGIÇLAR...

Güne pekte mutlu başladığım söylenemez aslında hikayemi belki de en başından yazmak bana daha iyi gelecek....

Daha 14 yaşımdayken başladı bütün sıkıntılarım hiç bişeyin farkında değildim.
Sadece herkes gibi diyet yapmaya karar vermiştim.... 

Bilemezdim ufacık bir diyet kararının hayatımın devamını bukadar etkileyeceğini...
 İlk önce herşey normalken bir yerden sonra kontrolümü kaybedip kendimi engelleyemediğim bir şekilde zayıflama arzusu beni gitgide beni bitirmeye başlayacağını bilemezdim... 

Herşeyden mutsuz olmak için bahaneler aramaktan çok yoruldum... 
En baştan anlatacağım ama şuan buna güç bulamıyorum kendimde...

3 Mayıs 2013 Cuma

BAŞLANGIÇLAR UMUT GETİRİR BAZEN

Hayatta çıkmazlar vardır...  
Umutsuz anlar.... 
Gücümüzün kalmadığı anlar vardır bazen bende o günlerdeyim... 
Dayanamadığım anlarda tek sığınağım olan kelimeleri yazmak kim bilir içimi rahatlatır umuduyla yazıyorum... 

Hayatıma dair herşey içinden çıkamadığım sıkıntılar belki de yazarak geçecek umuduyla paylaşmak istedim sadece..


  Evet bi gece yarısı verilen belkide hayatımı değiştirecek bir karar.....
 MUTLU OLMAK İÇİN HEP Bİ UMUT VARDIR BELKİ DE BİZ MUTSUZLUK İÇİN BAHANELER ARIYORUZ KİM BİLİR.....
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...